Kayıtlar

Aralık, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

LİLA'NIN GÜNCESİ | ÇEKİLİŞ

Resim
Arkadaşlarrrr bir süre önce güzel bir çekilişe katılmıştım. Tabi ki kazanamam diye düşünerek 😂 sonrasında çekilişin açıklandığını duydum, ben acaba katılmış mıydım diye düşündüm. Neyse en azından bir yorum atarım, bloğu ziyaret etmiş olurum dedim. Bir girdim ki DESTİNO kazandı. Ben şok tabi. İnanmadım önce. Sonra çok sevindim. Daha önce hiç bir çekilişi kazanmamıştım (biliyorum çoğunuz öylesiniz 😂) tabi ki bu sonuç beni çok mutlu etti. İşte   burada  :) Dün de kargom gelmiş, ben üniveristede okuyorum çoğunuzun bildiği gibi ve de yurtta kalıyorum. Kargo gelmiş dee benim haberim yok iştee. Neyse Lila ' ya mesaj attım bugün. O da ben bakıyorum takip numarasından dün teslim edildi diyor dedi. Şaşırdım. Haberim yok çünkü geldiğinden. Bugün okuldan sonra gidip idareye sordum. Onlar da geldi deyince ikinci bir mutluluk  sardı  beni  :) Hemen odama çıkıp açmak istiyordum. Sabırsızlık işte. Vee açar açmaz bayıldım. O kadar tatlılar ki... Kendi elleriyle yaptığı çok güzel hediyeler d

3 GÜNLÜK KİTAPLAR | SABAHATTİN ALİ | SIRÇA KÖŞK | #1

Resim
Herkese yeniden merhaba! Bu gün sizlere yeni bir yayına başlayacağımı söylemek için buradayım. Ben dedim ki, herkes kitap okumayı pek sevmiyor ya hani, insanların en fazla 3 günde okuyabileceği kitaplardan oluşan yeni bir seri başlatayım. Yani her ay 1 ya da 2 tane en fazla 3 gününüzü alacak bir kitabı sizlerle paylaşacağım. Tabi ki normal kitap yorumlarıma da devam edeceğim. Eğer beni instagramdan da takip ediyorsanız bu günlerde okuduğum kitabın ‘’Sırça Köşk’’ olduğunu görmüş olmanız lazım. Sırça Köşk çoğu kişinin bildiği gibi Sabahattin Ali’ye ait olan bir öykü kitabı. Ben öyle sevdim ki! :) ‘’3 Günlük Kitap’’ başlığımın ilk konuğu Sırça Köşk oldu. İçinde 13 tane öykü  ve 4 tane de masal bulunan bu eseri bence siz de çok seveceksiniz. Her öykünün ya da masalın sonunu merakla okumak ayrı bir keyif veriyor insana. Benim en sevdiğim hikaye ‘’Dekolman’’ oldu. En sevdiğim masal ise ‘’Sırça Köşk’’ oldu ama ‘’Bir Aşk Masalı’’nı da çok çok sevdim. Aslında ben bir bütün olarak kitaba

Kaçarım Dünyadan

Kalbim kırılırsa tekrar konuşamam ama kalemimin ucu kırılırsa onu tekrar açabilirim,  yani kalemim susmasın diye çaba harcayabilirim. O kırmaz kalbimi, bilirim.  Ellerimde çünkü. Benim elimde kalemim. ama kalbim,  Benim elimde değilki. Sevdiklerimin kollarına atmış kendini. Sevgi vermekle meşgul etrafa. Kalbim kırılırsa konuşamam demiştim, konuşamam korkarım çünkü. Binlerce kez kırılmasına izin veremem. Kaçarım dünyadan... Kendi dünyamdan. Kaçmak çare olmaz aslında. Eninde sonunda yakalanacağımı bile bile çırpınırım, kırılmasın diye. En iyisi kalemimin ucu kırılsın da  kalbime dokunmasınlar diye yazmayı denerim. En azından onu açabilirim...  Okuyun yazdıklarımı, kulak verin bana diyebilirim. ama, Kalbimi kırmayın diyemem çünkü bilirim, kırılacak kalbim...

Kalbine iyi bak

Her yer soğuk. Buz kesti ellerim. Soğuk üşütür elbet insanı. Dondurur hatta. Yeter ki kalp soğumasın. Donmasın. Ellerim buz kesti demişken, kalbim hala sıcak. Hissedebiliyor musun? Hisset. Kalbi sıcak olan insanlar hep etrafında. Bende buradayım. Yanındayım. Hep sana yazıyorum bunları. Evet bu yazıyı okuyan kişi, SANA. Senin için yazıyorum, dinle beni lütfen. Korkma hayattan. Korkak olma. Sev kendini! Herkesi! Seni sevmeyeni sevme ama. Boş ver onları.  Seni mutlu eden ne varsa onu sev. Kitap oku dans et.  Ya da ne bileyim, ağla istersen. Ama mutluluktan. Üzülme nolur. Bırak üşüsün ellerin. Kendine değil, Kalbine iyi bak...

kalk gidiyoruz

beklemek ve bekletilmek adına yaşanan her şey daima üzücü olur ya! çünkü insan beklediğinde beklemekten yorulur. yorgunluksa tanımlanamayan bir duygudur adeta; uyusan geçmez, otursan geçmez... yorgunluk hiç geçmezki. bekletmekse karşı tarafı yorar. tabi sen hissetmezsin onun ne hissettiğini. sadece bekletirsin işte. ''ne var canım biraz beklese ne olacak sanki!'' dersin. ama hayat beklemiyor işte. hatta sen beklerken bile seni bekletmiyor. şak diye koyuyor karşına tüm yaşanacakları. o yüzden bekleme. bekletme. hadi kalk! gidiyoruz gitmemiz gereken yere.

Film İncelemesi | Lucy

Resim
Herkese merhaba arkadaşlar, uzun zamandır film incelemesi yapamıyordum çünkü film izlemeye vaktim olmuyordu. Bu gün izledim bu filmi ve hemen sizler için yorumlamak istedim. Filmi aslında sevdim ama sonunu biraz anlamsız buldum diyebilirim. İzlerken keyif aldım, çoğu sahnesi benim hoşuma gitti. Biraz kopukluklar vardı sanki bilemiyorum bağdaştıramadığım bazı noktalar oldu. ''Bir insan beyninin %100'ünü kullanırsa ne olur?'' sorusunun cevabını yavaş yavaş görüyorsunuz bu filmde. Yüzdeler giderek artıyor ve sonuca ulaşıyorsunuz. Fantastik film gibi bi' şey tam çözemedim. Çok fantastik sahneleri yoktu ama o tür bi şey iştee. Birazda bilimsel tabiki. Arada ufak tefek belgesel sahneleri var.  Bilim kurgu diyelim en iyisi. Oldukça sürükleyici, izlerken sıkılmıyorsunuz ben sıkılmadım yaniii ... :) Hem artı hem eksi yönleri var. Ne bayıldım diyebilirim ne de hiç beğenmedim. İzleyenlerin yorumunu da merak ediyorum ayrıca. Filmin süresi kısa olduğundan mıdır b

TREN 3

Okumanız Gerekenler: Tren-1 Tren-2 Sevdiğim adam,  artık yoktu... Otobüs ilerledikçe kalbimin hızı azalıyordu. Hala inanamıyordum gerçek miydi tüm bu yaşananlar. Onca güzel gün, anı hepsi çöp olmuştu. İneceğim durağa geldiğimde evimin sokağını çok özlediğimi fark ettim. Oysa sadece sevdiğim adamı özlediğimi zannediyordum. Ailemden bile fazla. Nasıl yapmıştım bu aptallığı. ''Bir daha kimseyi sevmeyeceğim!''dedim kendime. Evime geldim. Annem açtı kapıyı kocaman gülümsemesiyle. Boynuna atladım. Gözyaşlarım öyle akıyordu ki durduramıyordum...  Sonra babama, kardeşime sarıldım. Annem ağladığımı görünce, dayanamadı. Kan çanağına döndü gözleri, o da ağladı. Fazla konuşamadım. Yorgundum zaten.Odama çekildim. Valizimi açtım. Sevdiğim adama aldığım hediyeye baktım, sonra da aynaya. Kendimden nefret ettim. Tam o sıra odamın kapısından bir ses ''tık tık''... Gözyaşlarımı hızla silerek ''gel!'' dedim. Annemd

Nerelerdeyim?

Resim
Sabahları her yerin sessiz olması ve sokakların boş olması beni hep mutlu eder, kalabalığı sevmem pek.  Yürüyordum. Yolda giderken pembe saçlı bir teyze gördüm. Kızıl falan değil ciddi ciddi pembe. Hatta tatlı bir pembe, bir de köpeği vardı. Hayatı çok mu renkli yoksa renklendirmeye mi çalışıyor diye düşündüm. Belki sadık bir dost arayıp bulamamış ve o tatlı köpeği almış kendine dost edinmişti. Bilemiyorum duygularını,  hissettiklerini. Derin düşünmüş olabilirim. Pembe rengi ve köpekleri seven herhangi biridir belki de... Yürürken kulaklığımı taktım. Yollar sessizken de sadece duymak istediğimi duydum. Hani derler ya, mutluyken şarkının müziğini, mutsuzken de sözlerini dinlersin diye.  Ben bu yaşıma kadar hep sözlerini dinledim. Mutsuz olduğumdan değildir ama önemli olan her zaman güftedir bende. Şarkılar bana şiir gibi geldiğindendir belki de... Her zamanki gibi tren yolculuğu yaptım. Trende tatlı bir teyze yanıma oturdu. Kıyafetleri yukarıdaki, eşyalar için ayrılan bölüme koy